Yüksekten Düşme Sendromu (High Rise Syndrome)
Yüksekten düşme sendromu kedilerde, yüksek katlı binaların teraslarından, pencerelerinden veya balkonlarından düşme sonucu şekillenen travmatik bir olgudur. Köpeklerde ve insanlarda (high-flyer syndrome, jumpers syndrome) da tanımlanan bu sendrom için Robinson 1976 yılında kedilerin en az ikinci kattan düşmesi gerektiğini belirtmiştir. Özellikle havanın güneşli olduğu günlerde dışarısını ve kuşları izlemeyi seven kedilerin yükseklikten düşme nedenleri genellikle kuş veya böcek kovalama sırasında atlama ya da oyun oynarken kaymasıdır. Bunun dışında kedilerin de insanlar gibi rüya görebildikleri -fare veya kuş kovalama rüyaları- REM fazında uyudukları yerden düşebilirler. Bu sendrom, görülme sıklığı tam olarak bilinmese de ılıman iklimlerde ve sıcak günlerde artış göstermektedir.
Kedilerin yüksekten düşme sendromunu engellemek için bazı önemler alınabilir;
Bir kedi sahibinin sorumlulukları sadece onları beslemek ile sınırlı değildir. Beslenme düzeninin oluşturulmasının yanında hastalıklardan korunma ve güvenliklerinin sağlanması gerekir. Bahsedilen önlemler alınmadığında sonuçlarının ne olacağı bilinmeyen yüksekten düşme olayları görülecektir.
Bazı araştırmacılar düşülen yükseklik ile oluşan yaralanma arasında eğrisel bir grafik olduğunu rapor ederken bazı araştırmacılar ne kadar fazla yüksekten düşülür ise yaralanmanın daha ciddi boyutta olacağını bildirmiştir. Yapılan bir çalışmada yüksekten düşen kedilerin aldığı travmalar incelenmiş ve düşen kedilerin %74’ünün 1 yaş altında olduğu belirlenmiştir. Bu veri kedilerin yetişkin olarak henüz yeterli tecrübeye sahip olmamasından kaynaklanabilir şeklinde yorumlanabilir. Bu anlamda hayvan sahiplerinin yetişkinliğe erişmemiş ya da ilk yetişkinlik döneminde olan kedileri için ekstra önlem almaları gerekliliği sonucu çıkmaktadır. Aynı çalışmada olguların %50’sinde ekstremitelerde kırıklar yada fissur şekillendiği belirlenmiştir. Temel olarak yüz, toraks ve ekstremiteler ile ilgili bir yaralanma triadi ile karakterizedir. Halk arasında yaygın olan “kediler dört ayağı üzerine düşer” miti ekstremite kemiklerinde kırık şeklinde ortaya çıkmaktadır. Düşüş yüksekliği ve oluşan lezyonlar arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmada ne kadar yüksekten düşerse oluşan hasarın da daha şiddetli olduğu ama oluşan hasarın lokalizasyonu ve tipinin düşüş yüksekliği ile ilişkili olmadığı sonucuna varılmıştır. Ancak bu konuda mesafenin kısalması ile birlikte kedinin normal pozisyonunu koruyacak zaman bulamadığı için daha fazla hasar oluşabilir gibi farklı görüşler de bulunur. Bu yüzden 2. veya 3. kattan düşen kedilerde maksillofasial ve spinal yaralanmaların daha ciddi olduğu bildirilmektedir. Oluşan travmanın şiddetini etkileyen faktörler arasında vücut ağırlığı, zeminin yapısı, hız kesen faktörlerin bulunması ve mevsim yer alır. Yapılan çalışmalarda oluşan kırıkların lokalizasyonu incelendiğinde en fazla tibiada, daha sonra da radius ve ulnada kırık olgusu belirlenmiş ve çoğunluğunun unilateral olduğu bildirilmiştir. Elbette sadece ekstremitelerde değil diğer regiolarda da hasarlar oluşabilmektedir. Mandibula kırıkları, damak yarığı, diş kırığı, diyafram fıtığı, idrar kesesi rupturu ve pelvis kırıkları oldukça fazla görülebilmektedir.
Oluşan lezyonların tedavi protokolleri düzenlenmesinde klinik ve radyolojik muayene bulguları birlikte değerlendirilerek karar verilmelidir. Kediler yüksekten düştükten sonra bazen hiçbir şey olmamış gibi hareket edebilirler. Ancak olası lezyonlardan dolayı mutlaka Veteriner Hekim kontrolünden geçirilmelidirler. Klinik veya hastaneye getirilen kediler için ilk protokol stabilizasyondur. İç kanama, idrar kesesi rupturunun olup olmadığı, kemik kırıklarının belirlenmesi, varsa şok durumunun belirlenmesi ve oksijen veya sıvı desteklerinin verilmesi, analjeziklerin uygulanması ile acil müdahale yapılır. Daha sonra oluşan lezyona göre diğer tedavi yöntemleri gerçekleştirilir.